Update cookies preferences

Budva: Çocukluk Arkadaşımla Turistik Bir Gezi

Budva Karadağ

Karadağ’a birçok kez gittim. Türkçe yazımının birebir çevirisi olan Mountain-Negro’dan Montenegro adını alıyor. Karadağ insan eli değmemiş doğasıyla, Ortaçağ’dan kalma “Old Town” larıyla, birbirinden güzel plajlarıyla, yerlisinin hoşgörüsüyle ve diğer tüm Balkan ülkelerindeki gibi ecdadımızın izleriyle harika bir ülke. Başkenti Podgoritsa ama tıpkı Ankara gibi bir bürokrasi şehrinden ibaret. Bunun dışında pek bir numarası yok. Ülkenin asıl popüler şehirleri Budva, Kotor, Bar, Hercegnovi, Tivat ve Ulcjinj. Ben bu yazımda Karadağ’ın en gözde tatil ve turizm şehri olan Budva’yı kaleme alacağım.

Budva’ya İlk Gelişim Değil

Ailemin Podgoritsa’daki görevi hasebiyle neredeyse her tatilde kendimi bulduğum harika bir ülke burası. Aslında Budva’ya birden fazla kez gittim. Ama son tatilim biraz değişik olacaktı çünkü oraya bu sefer ailem ile değil çocukluk arkadaşımla gidecektim. Arkadaşımla tatilden bir ay öncesinde bilet bakmaya başladık. Ben İstanbul üzerinden otobüs ile Tiran’a uzun bir yolculuk yapacaktım, o ise Ankara’dan Antalya aktarmalı Tiran varışlı 4-5 saatlik bir uçak yolculuğu yapacaktı. Fiyatlar bence çok pahalı değil ben otobüsle gittiğim için benimki daha uygun oldu tabii. 1750 tl tuttu benimkisi onun ise 3500 tl civarı. Biz Tiran’da buluşup kendimizi bir şekilde Podgoritsa’ya attık.

Karadağ’a tatile gelenler için aslında otomobil kiralamak şart gibi bir şey ama bizde araba olduğu için çok rahattık her yere arabayla gidebiliyorduk. Podgoritsa’dan Budva’ya doğru yola çıktık, yolculuğumuz bir buçuk saat sürdü. Arabamızı şehirde merkez sayılabilecek bir yere park ettik ve yürümeye başladık. Budva şehri ülkenin en gözde şehri. Turistler en çok buraya geliyor en çok burada zaman geçiriyorlar ama söylemeden edemeyeceğim ben Kotor’u daha çok beğendim. Budva’ya ayak bastığınız anda Antalya’daki gibi boğucu bir nemle karşılaşıyorsunuz hava gerçekten çok sıcak.

Budva Old Town-Budva'ya İlk Adım

Ortaçağ’ı Hissettiren Old Town

Şehrin en turistik yeri tabi ki Karadağ’ın diğer şehirlerinde de olduğu gibi Old Town. Türkçesi eski kasaba anlamına gelen bu mekan şu anlama geliyor: Ortaçağda insanlar uzun ve yüksek surlar ile çevrili bir kale içinde yaşıyorlar tıpkı eski İstanbul’daki  Fatih gibi. Burdaki insanlar Old Town’u o kadar iyi korumuş ki sokaklarında gezerken Orta Çağda gibi hissediyorsunuz. Biz de ilk fırsatta kendimizi Old Town’un içine attık. İçerisi tamamen turistik dükkanlardan ve restoranlardan oluşuyor. Sağlı sollu giyim dükkanları, güzel kafe ve restoranlar var. Adım başı hediyelik eşya satan dükkanları da söylemesek olmaz. Arkadaşım ilk defa geldiği için ailesine hemen bir sürü magnet aldı. Dışarısı çok sıcak olduğu için baya bir yürüdük çünkü Old Town’un içi oldukça serin. Nasıl derseniz, şöyle düşünün; iki üç katlı bina yüksekliğinde bir sürü labirent gibi yapılar var böylece güneş içeri girmiyor, sokaklar dar ve labirent gibi olduğu için rüzgar her yere girebiliyor.

Burada dolaşırken Old Town’ın Türkler tarafından ele geçirildiğini düşünebilirsiniz çünkü şehrin neredeyse yarısından fazlası Türk. İki adım başı Türkçe kelime duymak bizi mutlu ediyordu. Ayrıca buradaki Türkler sadece turist değil esnafının da birçoğu da Türk. Konaklama ve yiyecek gibi sorunları Old Town’da halletmek mümkün. Mesela Old Town’un içinde gecelik 35 euro ya konforlu hostellerde kalabilirsiniz. Yemek konusuna gelecek olursak aslında Karadağ’ın meşhur yiyecekleri Cevapi, Kaçamak, Gulaş gibi yiyecekler ama Old Town’un içinde bunları bulmak pek mümkün değil. Ama burda da harika yiyecekler var. Mesela iki dilimiyle fazlasıyla doyacağınız dev pizzalar satan dükkanları her yerde bulmak mümkün. Ayrıca dondurmaları da çok lezzetli. Benim favorim Kinderli, Snickerslı ve Oreolu olanlar. Suya ise hiç para vermenize gerek yok. Burada suyu herkes musluktan içiyor çünkü musluk suyu dağdan geliyor ve çok temiz. Hem de buz gibi.

Old Town’un içinde kullanıma açık meydanlarda çeşme bulmak da mümkün. Kalenin içinde gezerken yapıların estetiği ve tek tipliliği gözümüzü kamaştırıyordu. Sokaklar labirent gibi ve her biri birer meydana çıkıyordu. Neredeyse her meydanda köşe başında olan Ortadoks Kiliseleri gerçekten çok güzel inşa edilmiş.

Budva Old Town

Dağların Arasındaki Mogren Beach

Old Town’u bir saat civari gezdikten sonra denize gidip serinlemeye karar verdik. Old Town’un hemen yanında bir halk plajı var. Biz ailecek genelde hep orada yüzerdik. Ancak bu sefer fark ettik ki insanlar plajın yanından yürüyüp dağın içinde bir oyuktan geçerek bir yere gidiyorlar. Biz de onları takip ettik ve şok olduk. Adı Mogren beach olan ve Budva’nın en ünlü plajı karşımızdaydı ve sanki bir film karesinden fırlamış gibi muhteşemdi. Dağların arasında, berrak mı berrak denizi ile, kum sahili ile şahane bir plajdı. Bolbol yüzdük ve fotoğraf çektik. Sonra toparlanıp Budva’yı yavaştan terk etmeye başladık. Karadağ ile ilgili azıcık bilgi sahibi olan herkesin duyduğu, Budva’ya arabayla 10 dakika mesafede olan meşhur Sveti Stefan adası ve plajına doğru yola çıktık.

Mogren Beach

Sveti Stefan Adası

Sveti Stefan adası eski bir balıkçı adası aslında. Sonraları bir otel işletmesi burayı satın alıyor ve burası çok zengin kişilerin girebildiği bir tatil adası haline geliyor. Ayrıca çok meşhur. 10 dakikalık araba yolculuğu sonrasında Sveti Stefan adasını karşımızda gördüğümüzde gerçekten buranın neden bu kadar meşhur olduğunu anladık. Adanın karşıdan muhteşem bir görüntüsü var. Bir plaj, plajdan adaya giden denizi ikiye bölen bir yol… Gerçekten görüntü muhteşemdi. Plajda Sveti Stefan manzarasına karşı yüzdük. Ama dürüst olmak gerekirse buranın denizini pek beğenmedim. Suyu nedense aşırı soğuk ve tuzluydu. Zemin ise çakıl taşları ile doluydu. İyi bir yüzme deneyimi için az önce bahsettiğim Mogren plajı kesinlikle daha iyiydi. Denize doyduktan sonra havlumuzu serip biraz güneşlendik. Öyle bir güneş vardı ki güneş kremi sürmemize rağmen yandık.

Sveti Stefan Adası

Bar’a Gitmeden Önce

Plajda zaman geçirdikten sonra yine Sveti Stefan manzaralı bir kafede kahve içmeden gitmeyelim dedik ve ilk bulduğumuz kafeye oturduk. Burası meşhur bir yer olduğu için fiyatlar biraz pahalı. Espressoya 3.50 euro verdim. Kahvemizi içip oradan ayrıldık. Arabaya doğru giderken arkama dönüp baktığımda harika bir şehri, muhteşem plajları, Ortaçağdan fırlamış Old Town’u, lezzetli dilim pizzaları, tanıdığım eğlenceli insanları ve daha nice anılar gözümün önünden geçti. Budva şehri bende harika anılar bıraktı. Bu güzel şehre bir daha uğramak ümidiyle bir başka tatil şehri olan Bar’a doğru yola çıktık.

Budva Old Town-Budva'ya Veda

Buraya tıklayarak Marakeş Anı Yazımızı okuyabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir