Hayatımın en güzel deneyimlerinden birisini yaşadığım ve her insanın da ömründe bir defa yaşamasını tavsiye edeceğim bir anı: Marş Mira…
Evvela birkaç cümle ile Marş Mira nedir dersek: 1995 yılında Srebrenica soykırımında katledilenlerin anısına Bosna-Hersek de düzenlenen bir “Barış Yürüşü”. Barış yürüyüşünün yanı sıra Boşnakların yalnız olmadığını göstermek ve bunu her yıl anlatabilmek amacıyla düzenlenmekte. Üç gün süren bu yolculuk Nezuk’dan başlayıp şehitlerin mezarlarının bulunduğunu Potaçari’ye kadar sürmektedir.
Bosna-Hersek’te İlk Gün
Türkiye den büyük bir ekiple çıktığımız bu yolda öncelikle Balkanları gezip, tanıdıktan sonra asıl varış rotamız olan Bosna-Hersek’e ulaşmıştık. Bosna, tabiatı, insanı, şehirleri ve tarihi eserleri ile güzide bir ülke. Bosna’da Stolac, Mostar, Saraybosna gibi şehirleri gezdikten sonra Marş Mira’nın başlangıç alanına intikali gerçekleştirdik. Biz yürüyüşün bir gün öncesinden geldik ve oraya çadırımızı kurduk. Bu süreçte çadır en önemli ihtiyaçlardan biri. Yaklaşık 100 kilometre sürecek olan bu yolculukta, çadırın, tulumun ehemmiyeti çok ama çok fazla.
Her ne kadar yaz ortasında olsanız da Bosna’nın gecesi insanı yatağından donarak da uyandırabilir. Biz tüm ihtiyaçlarımızı İstanbul’da tamam edip yola koyulduk. Ama bu süreci kolaylaştıran bir faktörümüz de Marş Mira Türkiye ekibine dâhil olmamızdı sanırım. Onlar çadılar için ekibimize alan verdiler ve biz de o alana çadırlarımızı kurduk. Ayrıca kamp alanına elektrik, tuvalet, banyo gibi imkanlar koyması da yürüyüşten sonra rahatlamamıza vesile oldu.
İlk gece Nezuk’da kampımızı kurduktan sonra yemek hazırlıkları başlamıştı, marketten alınan malzemeler bizim 3 günlük yiyeceklerimizi karşılıyordu. Yemek ve cemaatle namaz sonrasında ortada daire kurularak yapılan sohbeti olsun, daha sonrasında tutulan güreşler de ortamı şenlendiren, grup içerisinde ki kardeşlik bağlarını kuvvetlendiren anılar olsa gerek. Ertesi gün, hepimizin iple çektiği bir gün olacaktı. Meşakkatli geçeceğini bildiğimiz ama gelmesini de bir o kadar arzuladığımız bir deneyim.

Kamp ve Marş Mira Yürüyüşü
Kamp alanında geceledikten sonra namazlarımızı kılıp, kahvaltımızı edip, çadırları topladık ve yürüyüşün başlayacağı alana doğru ilerledik. O gün Nezuk binlerce insanla tıklım tıklım doluydu. Dünyanın birçok yerinden katılmaya gelen insanlar, yürüyüşün başlamasını bekliyordu. Marş Mira’da en önde “kortej” dediğimiz şehit yakınları ve gaziler yürür. Arkasından da insanlar onları takip eder.
İlk gün için aslında en yorucu günlerden birisi denebilir çünkü kortej sürekli durdurulduğundan ötürü insanlar da durmaktaydı. Bu da bir temposuzluğa sebep oluyordu. Ama ilk günün heyecanı da çok farklıydı. Yollarda karşılaştığımız aileler bizlere ikramlarını vermek için çabalıyordu. Bizlere el sallıyorlar, çocuklar yol kenarlarında ellerinde şekerlerle bizleri karşılıyordu. Biz de cebimizde ki şekerleri onlara veriyorduk.
Yürüyüşün amacı da burada kendini gösteriyordu bu soykırıma tanıklık etmiş insanları görüyorduk onların acılarını anlamaya çalışıyorduk. Yürüyüşün niyetini her daim kafamızda diri tutmaya gayret ettik amama elbette bazı insanlar bunu sadece bir dağ yürüyüşü olarak da görüyordu. Temel mesele ise bu yolu Sırplardan kaçarak aşan Boşnakları anlamak, ve bu soykırımı her daim hatırlatmaktı.

İlk Günün Sonu
İlk gün, ilk tecrübe ve ilk gözlemler diyebilirim. Kamp alanına vardığımız da ayaklarımız da derman kalmadı, yaklaşık 24 km’lik yol, çamur, bayır, taşlık, asfalt olarak? bitirdik. Kamp çadırlarımızı kurup, yemeklerimizi de yedikten sonra daha bizi bekleyen 2. gün’e hazırlık başlamıştı
Devamı gelecek…